Merhaba,
Bloğu açarken aldığım motivasyon "kendi yazılarını paylaş olm millet okusun" yönündeydi. Bugün yaklaşık 1.5 yıldır taslakta duran yazıyı düzenleyip yayınlama kararı aldım şakkadanak konuya gireceğim zira girişgah yapma da bir hayli beceriksizim.
Ne istediğini bilmemek kadar ne istediğini bilmek de çok tehlikeli aslında. Mükemmel olmayı, mükemmeli elde etmeyi, mükemmele sahip olmayı düşlüyoruz hep. Ama uykumuzdan uyandığımızda dünyanın, sahip olduklarımızın, sevgililerimizin, arkadaşlarımızın ve ailemizin mükemmel olmadığını fark ediyoruz. Farkına vardığımızda ise çok geç oluyor artık. İstediklerimizi elde etmiş, fakat onlar uğruna vazgeçtiklerimiz, beynimizi çoktan ele geçirmiş oluyor. Kısaca mahvolmuşuzdur ve bir daha eskisi gibi olamayacaktır hiçbirşey.
Belki de nostalji ki kelime anlamı eski yunancada "geçmişte kalan bir şeyin kalp acısı" olarak tanımlanabilir, bu yüzden bana son zamanlarda sık sık uğramaya başladı. Yaşamayı istediğim başka bir yer, birlikte olduğum eski bir sevgili hep daha mutlu tortular bırakıyor. Komik olan o dönemlerde de aynı şeyleri hissediyordum, bugünden tek farkı o zamanlar daha çok umudum vardı o kadar.
Bu bir geçmişe özlem değil bir iç rahatlatma çabası. Beynim düşünüyor ama konuşamıyor. Yani en azından ayık olduğumda. Sarhoş olduğumda ise karşımdaki ayıksa zaten beni dinleyecek kadar sabrı olmuyor, sarhoşsa da mecali.. Konuşacak kimsem olmadığından da değil aslında, ama anlatsam karşımdaki gözlerin donuklaşması beni de donuklaştırıyor galiba. Belkide televizyonun karşısına geçip uyuşmaktansa muhattabını bilmediğim birilerine hitaben, ki muhtemelen hiçkimseye, içimi dökmek istemiştim sadece. Üstelik, alkol de yok şu an kanımda.
Uzun süre beraber olduğumuz insanlar da bu etkiyi yaratabilir hem. Yoksa neden çiftler zaman geçtikçe daha sessizleşsinler? Kimsenin anlatacak bir şeyleri kalmadığına inanmak istemiyorum açıkcası. O yüzden burada bu satırları yazıyorum.
"Hayatta mutsuzluğun en büyük kaynağı, mutlu olmaya çalışmak" demişti birileri bana, ya da ben dedim birilerine hatırlamıyorum. Emin olduğum, gerçekten mutlu insanlar asla böyle bir soru sormaz kendilerine. Benim gibi mutsuz olup da mutsuzluğunu yaşamaktan utananlar ise içlerine atarlar, çünkü kimselerin kendisini dinlemek istemediğinden emindirler. Ben şu an utangaçlığımı üzerimden atmaya çalışıyorum sadece ve işin garibi işe yarıyor galiba.
Leave a Comment